Sınıf Öğretmenim

  • Full Screen
  • Wide Screen
  • Narrow Screen
  • Increase font size
  • Default font size
  • Decrease font size

Cumhuriyet Öncesi Dönemde Türkiye'de Mesleki Eğitim

E-posta Yazdır PDF


XVIII. yüzyıla kadar ülkemizde sanat ve meslek öğretimi veren okullar mevcut değildi. Bu zamana kadar çeşitli sanatlar ustaların dükkanlarında öğretilirdi. Bu devirde sanatın öğretildiği bu dükkanlara gelip çırak olarak işe başlayan çocuklar, birkaç yıl içinde kalfalığa ulaşırlar ve daha sonrada usta olurlardı.

Esnaf  ve sanatkarlar, sanat öğretiminin esaslarının belirlenmesi, üyeler arasında disiplinin sağlanması, karşılıklı yardımlaşma ve özlük haklarının korunması bakımından XIII. Yüzyılda ahilik teşkilatında çevresinde toplandılar. Daha sonraları Lonca teşkilatına dönüşen ahilik, meslek ve sanat okullarının kurulduğu XVIII. Yüzyıla kadar memleketimizde sanat öğreten kurumlar olarak varlık göstermişlerdir (Gülerman ve Taştekil, 1993: 3).

Osmanlı İmparatorluğu Döneminde meslek eğitimi, önceleri yaygın eğitim kurumlarıyla sağlanırken, 1860’lı yıllardan sonra örgün eğitim kuramları niteliğini taşıyan meslek ve sanat okullarında uygulanan değişik yöntemlerle gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.

Yüzyıllar boyu ülkemiz sanatkar ve meslek erbabını yetiştiren ahilik ve lonca teşkilatlarından örgün eğitim kurumlarına geçişte  izlenen yol ve yapılan çalışmalar hakkında bilgi sahibi olmak için bu teşkilat üzerinde durmak gerekir. Ahilik teşkilatının genel özellikleri kısaca şöyle özetlenebilir:

Ahilik, XIII. yüzyılın ilk yarısından XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar Anadolu'da, Balkanlarda ve Kırım'da yaşamış olan Türk halkının sanat ve meslek alanında yetişmelerini, ahlâki yönden gelişmelerini sağlayan bir kuruluşun adıdır. Bu tanımlara göre "Ahi" kelimesinin, kardeş, arkadaş, yaren, dost, yiğit anlamına geldiği söylenebilir (Doğru, 1991: 7; Çağatay, 1990: 9).

Ahi birliklerinin kuruluş amacı; Orta Asya'dan Anadolu'ya göç eden Türkmenler arasında yer alan çok sayıdaki sanatkarlara kolayca iş bulmak; bu kişilerin Anadolu'daki yerli Bizans sanatkarları ile rekabet edebilmesini sağlamak, piyasada tutunabilmek için yapılan malların kalitesini korumak, üretimi ihtiyaca göre ayarlamak, sanatkarlarda sanat ahlâkını yerleştirmektir. Bunun yanında, Türk halkını ekonomik olarak bağımsız hale getirmek, ihtiyaç sahibi olanlara her alanda yardımcı olmak, ülkeye yapılacak yabancı saldırılarda devletin silahlı kuvvetleri yanında ülkeyi savunmak da amaçları arasındadır.

Ahi teşkilatının kurucusu sayılan Ahi Evran, ilk olarak esnaflar arasında birlik ve dirliği sağlamıştır. Esnafın denetlenmesine ve özellikle de eğitilmesine önem vermiştir. Her esnafın sağlam iş yapıp yapmadığını, müşterilere karşı davranışlarını kontrol etmiş, üretilen malların kaliteli ve standartlara uygun olmasına çalışmıştır. Ahi birlikleri, üretim ile tüketim arasında denge kurarak üretici ile tüketici arasındaki ilişkilerin, sosyal huzuru sağlayacak şekilde gelişmesinin devamına çalışmışlardır

(http://www.ahilik.gen.tr/kavram/ahilik.html).

Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda ve gelişmesinde önemli rol oynayan Ahiler, imalat ve ticarete verdikleri önemle ekonominin büyümesine, eğitime verdikleri önemle de bilimin gelişmesine büyük katkı sağladılar. Ahilik sisteminde eğitim, Farâbî, Kutadgu Bilig, İbnî Sina, Fahrettin Râzî ve Ahi Evran çizgisinde gelişmiştir. Ahilik tespit ettiği hedefe, sağlam bir teşkilatlanma modeli yanında, köklü bir eğitim sistemi ile ulaşmaya çalışmıştır. Ahiler, eğitimi hayat boyunca devam eden bir süreç olarak görmüşlerdir. Ahilik teşkilatındaki eğitim iki grupta toplanabilir.

İş Dışında Eğitim; genel eğitim özelliğinde olup bireysel gelişmeye yöneliktir. Ahi zaviyelerinde öğretmen tarafından teşkilata yeni giren gençlere okuma yazma, dini ve ilmi bilgiler, Türkçe konuşma, güzel yazma, musiki dersleri, davranış kuralları, askeri bilgi, spor eğitimi ve edebiyat dersleri okutulurdu. Zaviyelerde eski Türk destanları, Kutadgu Bilig ve Ahi Evran’ın kitapları yanında Fütüvvetname denilen, Ahiliğin Ahlak Nizamnamesi olarak bilinen kitaplar okutulurdu. Bu eserler yalnız gençlerin değil, toplumun tamamının uyması istenilen ahlaki kuralları içerirdi.

İş Başında Eğitim; İş yeri sahibi daha önce çalıştığı iş kolundan mesleğini öğrendiğine dair icazet (diploma) ve iş yeri açma izni almış kimsedir. Bir gencin usta olabilmesi ve kendi iş yerini açabilmesi için değişik öğrenim kademelerinden geçmesi gerekirdi. Her şeyden önce bir gencin Ahi birliğine üye olabilmesi için mutlaka geçimini temin edebilecek bir iş veya sanatının olması aranırdı. Çırak olmak isteyen aday öncelikle, elinde ustalık belgesi sahibi bir ustaya yardımcı olarak verilir ve kendisine iki tane “yol kardeş” (yiğit başı) seçilirdi. “Yol kardeşlik” gençlerin ömürleri boyunca sürerdi.

Ahilik sistemi, özellikle XVII. Yüzyıl sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun  üretim sistemlerindeki gelişime ayak uyduramaması sonucu giderek etkinliğini kaybetmeye başladı. İmparatorluk ticaret hayatında müslüman olmayanların etkinliğinin giderek artması sonucu bu birlikler “Gedik” ve “Lonca” adı altındaki teşkilat yapılarına dönüştü. (Anadol, 1991: 84-106).

Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri yenilgileri ve toprak kaybına uğraması sonucu bazı yenileşme hareketlerine başladığı görülür. Bir yandan ordunun, subay mühendis ve hekim gereksinimi için yüksek okullar açılırken, diğer tarafından savaş araç ve gereçlerinin üretim ve bakımını yapabilecek teknik personeli yetiştirmek için sanat okulları kurulmuştur (Alkan ve diğerleri, 1996: 56).

Tanzimat döneminde toplumsal yapıda meydana gelen gelişme değişmelerin sonucu olarak endüstrileşme gereksinimi duyulmuş ve sınırlı sayıda meslek okulları açılmaya başlanmıştır. 1847’de “Ziraat Mektebi” 1857’de “Orman Mektebi”, 1868’de “Sanayi Mektebi” açılmıştır. (Akyüz, 1993: 149-150). Daha sonraki yıllarda da erkek teknik, kız teknik ve ticaret alanlarında bazı okulların açıldığı görülmektedir. Ancak bu okullar gerek sayı gerekse nitelik açısından yetersiz kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde mesleki ve teknik eğitim kurumları yöresel ihtiyaçlara göre kurulmuştur. Bu kurumların yönetimi, programları, öğretmenleri ve finansmanı yerel imkanlarla karşılanmıştır. Doğal olarak bu dönemde mesleki ve teknik eğitim kurumları mevcut iş hayatı ile iç-içe yaşayarak işyerleri ile bütünleşmişlerdir.






You are here: